Takipçi dostlar bilirler ki ben özgün olmayan yazılar yayınlamaktan hoşlanmam. Paylaştığım makaleler genellikle bir bilimsel makale çevirisi ya da 11 yıldır derlediğim ve güncellediğim bilgilere dayanarak yapmış olduğum yorumlardır. Ancak, değerli doktorlarımızdan Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın geçtiğimiz gün Web sayfasında yayınlanan değerli makaleyi paylaşmadan geçmek içime sinmedi.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki ben bu bilgileri sizlerle paylaşıyorum ama hayatıma ne kadarını uygulayabiliyorum ? İşte burası tartışılır. Hepimizin zaafları var ve bu zaaflar geleceğimizi şekillendirirler.
Aşağıda yazılanlara harfi harfine uymak bazen kişileri zorlar. Elbette bunun farkındayım ama uygulamazsak neler olabileceğini bilmemiz bizleri yanlışlarımızdan döndüremese de evlatlarımızın yaşam biçimi haline getirmesine ön ayak olabilir.
Bağırsağımızdaki Mantarlar ve Sarhoş Hasta Sendromu
Bir makine düşleyelim. Bir tarafından şeker veriyorsunuz, diğer taraftan saf etil alkol alıyorsunuz. Aklınıza şarap fabrikası geliyor değil mi? Bir taraftan üzüm suyu giriyor, diğer taraftan şarap çıkıyor. Peki, bu fabrika sizin vücudunuzsa eğer? Neler düşünürsünüz o zaman? Yediğiniz baklava, çikolata, şekerlemeler; alkole dönüşüyorsa vücudunuzda?
İşte kandida adı verilen ve bağırsaklarda bulunan mantarlar, gıdalardan aldığınız sofra şekeriyle imal edilmiş ürünleri ve unlu mamulleri önce piruvat’a sonradan asetaldehid ve karbondioksit’e dönüştürüyor. Asetaldehid, hem karaciğer hem de mantar tarafından etil alkol’e dönüştürülüyor. Açığa çıkan karbondioksitin etkisiyle karnınızda şişkinlik oluşuyor1,2.
Normal bağırsak ortamında bir miktar kandida’nın olması yadırganamaz. İnce ve kalın bağırsağın hayvanat bahçesinde daha ne canlılar yaşıyor. Normal şartlar altında bağırsaklarda bulunan mikroorganizmaların orantılı bir nüfusu var. Belli bir düzeyi geçmedikten sonra azınlıkta olmaları herhangi bir sıkıntıya yol açmıyor. Ancak bifidobakteriyum ve laktobasillus adlı faydalı bakterilerin azalmasıyla hayvanat bahçesindeki denge kandida lehine bozuluyor.