Annesinin bebeği, aşkı, canısı, kuzusu, meleği,
Hani annelerdi çocuklarına yol gösteren öğreten?
Sen oldun benim eğitmenim, yol gösterenim…Nereden geliyor bu doğuştan bilgeliğin?
Egoya dair hırsların anlamsızlığını, vermenin almaktan büyük olduğunu öğretenim,
biliyordum, evlat aşkla, bağlılıkla, sorgusuz, sualsiz sevilir… Meyve vermeyeceğini bile bile nasıl sulanırsa bir ağaç, onun gibi beklentisiz ve karşılıksız…
Çocukluğumdan beri hep çok severken çocukları, ne demek bilemezdim elbet hiç büyümeyecek bir evladı sevmeyi …
Bilemezdim, Senden önce ulaşamayacağım hayallere üzülmenin senin ulaşamayacaklarının yanında ne kadar manasız olduğunu ama, minik adımlarla yol almanın da mümkün olduğunu …
Yarının kaygıları ile yoğrulurken geleceğe dair planlar yapmanın günün güzelliklerine gölge düşürdüğünü, onca acıya, yaraya rağmen anın tadını çıkarmanın pek ala mümkün olabileceğini , azla yetinmeyi, çokun fazla olduğunu senden öğrendim.
Seninle gelen yaşam çok şeyden yoksunken bir o kadar da zengin…
Genç bir kızken planlar yapar, geleceğe dair hayaller kurarken olmayan eşim, evlatlarım ve ilerde kuracağım yuva hakkında…
Sen geldin ve gösterdin ki çok şey yalan bu hayatta. Hepsi iskambilden kule misali yerle bir…
Çok zaman dalarım,yıllarca bizden kaçırdığın kara gözlerine… Bazen bilgece , bazen yeni doğmuş bir bebeğin saflığını barındıran o çocukça bakışlar…Kimi zaman bir sonraki adımı bilememenin verdiği kaygıyla bulutlu ve ürkek . Ama sevgi dolu, sevgiyle beslenen, hep sevilmeyi, onaylanmayı bekleyen…
Gerek yok her sözü, laf ile beyana… Bir bakış bin söz eder, bakıştan anlayana! diye söze dökmüş Mevlana. Peki sen nereden biliyordun da anlatanım oldun?
Umut etmeyi, kararlı, sabırlı, azimli ve çalışkan olmayı öğretenim,
” Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil. Ne zaman bilmem, sen yeter ki o kapıda durmayı bil ” de demiş aynı bilge insan.
Bilki annen senden hiç vazgeçmeyecek, “Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük; bir başka bahar için, sadece yaprak döktük”….
Serpilgül Vural