Otizm nedenleri arasında gösterilen Vitamin D eksikliği hakkında geniş bilgiler içeren yazılarımı aşağıda toplu halde sunmanın daha yararlı olacağını düşündüm. Uzunca bir yazı oldu meraklısı mutlu olacaktır eminim.
2014 yılında Çinli Doktorlar D vitamini ile tedavi Otizmli bir bebekte dramatik gelişmeler sağladığını belirten bir vaka çalışması sundular. Otizmin biyomedikal tedavileri ile ilgilenen aileler ve doktorların yıllardır yakından bildiği bir olguya yeni bir destek geldi demek yeterlidir bence.
Bu çalışmanın Yıllardır otizmin biyomedikal tedavilerine karşı duran bir dergide çıkmış olması dışında bence önemli bir yan yoksa da kısaca belirtmekte fayda var. Yazının ilerleyen satırlarında da daha önce ekemiş web sayfamda yayınladığım vitamin D otizm ilişkisine dair yazılarımın kopyalarını da okuyacaksınız.
Hazırladıkları rapor Amerikan Pediatri Akademisi dergisinde 15 aralık 2014 te yayınlanan Çinli bilim adamları,
” Otizm ve düşük D vitamini düzeyleri ile bireylerin yararları ve güvenliği değerlendirmek amacıyla klinik deneyler için araştırmacılar çağırıyoruz” demekteler.
Gelişimsel pediatrist Paul Wang “Bilim adamları depresyon demans, birçok beyin bozukluklarında D vitamininin rolü belirtilmekteydi ve bu araştırma ile de desteklenmektedir. “ diyor.
Çin’in Jilin Üniversitesi Hastanesi’nde otizm uzmanları otizm spektrum bozukluğu olan 32 aylık otizm tanılı bir bebekte düşük D vitamini değerleri tespitinden sonra aylık Vitamin D iğnesi ve sonrasında ağızdan günlük 400 ünite vitamin D takviyesi ile çocukta önemli pozitif gelişmeler gözlenmiş.
İki ay sonra, çocuğun D vitamini kan düzeyleri 81.2 ng / ml’ ye yükselmiş , ailesi net iyileşmeler rapor etmiş ve otizm belirtilerinin her alanında önemli gelişmeler gösterdiği gözlenmiş.
Dr. Wang, “bir tek olgu ile gözlenen gelişmeler tesadüfi veya iyileştirme algısı plasebo etkisi olması her zaman mümkün ve diğer çocuklar için bu mekanizma bu şekilde çalışmıyor olabilir.” demekteyse de bu alanda yapılmış pek çok çalışma zaten mevcuttu. Aşağıda son 2 yıl içinde okuyucularla paylaştığım makalelerden bir kaçını bulacaksınız…
Kentucky University araştırmacıları liderliğinde yapılan yeni çalışma;
Düşük D vitamininin beyin hasarına neden olduğunu göstermekte. Yeni kanıtlar, D vitamininin, Kemik sağlığını korumak için gerekli olmasının yanısıra, beyin ,diğer organ ve dokularda da önemli görevlere sahip olduğunu gösteriyor.
İngiltere’de Free Radical Biology and Medicine’de yayınlanan çalışmada:
Birkaç ay boyunca düşük D vitamini ile beslenen orta yaşlı farelerin beyinlerinde, serbest radikal hasarı gelişmiş ve pek çok farklı beyin proteinlerinin de hasar gördüğü tesbit edilmiş. Ayrıca bu farelerin düşük D vtamini aldıkları süreçte, öğrenme ve hafıza testlerindeki başarıları önemli oranda düşmüş, bilişsel performans bakımından oldukça zayıf kalmışlar.
Profesör Allan Butterfield,
“D vitamininin beynin oksidatif durumunu nasıl etkilediğini araştırdık. D vitamini eksikliğinin, yaşlılar arasında yaygın olduğunu göz önüne alarak, özellikle orta ve ileri yaştaki etkisini inceledik. İncelemelerimiz sonucunda, beyindeki serbest radikal hasarı ve sonraki oluşacak zararlı sonuçları önlemek için kanda yeterli oranda D vitamini bulunmasının önemli ve gerekli olduğunu gördük.” diyor.
Butterfield,
“Düşük vitamin D seviyelerinin, Alzheimer hastalığı, kanser ve kalp hastalığı gelişimi üzerinde etkili olduğu da daha önce tesbit edilmişti. Bu nedenle hem doktorların hem de halkın bu açıdan bilgilendirilmesi gereklidir. Günde en az 10-15 dk. güneşe çıkılması ve/veya Vitamin D takviyeleri alınması beyni ve vücudu koruyacaktır.” diye ekliyor.
Burada küçük bir ekleme yapmak isterim: Genetik araştırmaları yapılan otizmli pek çok çocuğun vitamin D reseptör genlerinde mutasyon olduğu da sık rastlanan bulgular arasında.
Referans
Jeriel T.R. Keeney, Sarah Förster, Rukhsana Sultana, Lawrence D. Brewer, Caitlin S. Latimer, Jian Cai, Jon B. Klein, Nada M. Porter, D. Allan Butterfield. Dietary vitamin D deficiency in rats from middle to old age leads to elevated tyrosine nitration and proteomics changes in levels of key proteins in brain: Implications for low vitamin D-dependent age-related cognitive decline. Free Radical Biology and Medicine, 2013; 65: 324 DOI:10.1016/j.freeradbiomed.2013.07.019
http://www.sciencedaily.com/releases/2013/12/131202121101.htm
D Vitamini ve Akıl Sağlığı İlişkisi
Bir çoğumuzun zannettiği gibi bağışıklığımızı artıran bizi virüs ve bakterilerin saldırılarından koruyan sadece ‘ C ‘ vitamini değildir.
Vitamin-D sadece kemiklerimiz,dişlerimizden ve bağışıklığımızdan da sorumlu değil.
Kendileri Akıl Sağlığımız ve Kan Şekerimizden hatta gelecek neslimizin ruh ve akıl sağlığından da sorumlu.
Hepimiz biliyoruz ki D vitamini güçlü kemik ve dişlerin oluşumunda rol oynar. Beyin ve vücut sistemleri için önemlidir. Vücudumuz güneş ışığından D vitamini üretebilir.
Ancak genetik mutasyonlar sonucu bazen bu süreç yeterince gerçekleştirilemez.
Fakat eğer barsak geçirgenlik sorunlarınız varsa bu emilimler yeterince olamayacağından bu süreç de tam olarak gerçekleştirilemez.
Vit-D eksikliğinde beden kalsiyumu yeterince kullanamaz, kemikler yumuşar ve fiziksel deformasyona uğrayabilir. Ayrıca kemik erimesi ve açıklanamayan kas ve kemik ağrılarına da neden olabilir.
Aktif vitamin-D vücudumuzun en önemli pre-hormonlarından biridir. Eksikliğinde kalp hasarları, hipertansiyon, çeşitli bağışıklık sistemi sorunları, diyabet, depresyon, kronik ağrılar,fibromiyalji, osteoartirit, kas zayıflıkları, 17 çeşit kanser görülebildiği gibi obezitenin de vitamin-D eksikliği ile bağlantılı olduğu yönünde çalışmalar mevcuttur.
Ayrıca hamilelikte Vitamin-D eksikliğinin (gelecek nesilde) hiperaktivite ve mental sağlık problemlerinin oluşmasına zemin hazırladığı bazı çalışmalarla ortaya çıkarılmıştır.
Yeterince güneşlenmemek de bu tür sorunlara davetiye çıkarabildiği gibi yağdan fakir beslenme de Vitamin-D eksikliğine neden olabilmektedir. Çünkü yağda eriyen bir vitamin çeşididir.
Ancak cilt sağlığı için güneşlenmeyi de fazla yağ tüketmeyi de abartmamak gereklidir.
Son yıllarda yapılan genetik araştırmalardan izlendiği kadarı ile bazı kişilerde genetik olarak vitamin-D üreten Vitamin-D reseptörleri daha az iş görmekte. Bu kişilerin vitamin-D eksikliği yaşamamaları için daha fazla Vitamin-D ye ihtiyaçları olduğu saptanmıştır.
Özellikle Otizm, PDDNOS, Hiperaktivite bozukluğu gibi beyin fonksiyonlarını etkileyen durumlarda D vitamini sentezi problemleri saptanmıştır. Otizm ve benzeri sorunu olan çocuklarda ve depresyonlu kişilerin bir çoğunda VDR-Fok geni mutasyonları olduğu görülmüştür.
Mental sağlıkla D vitaminin ilgisi ayrı bir tartışma konusu olarak artık ele alınmaya başlanmıştır. (bak:http://vitamindcouncil.com/health/autism/)
Ayrıca Dopamin seviyelerinde ve metil donör toleransında Vitamin D3 reseptörlerinin de rol oynadığı görülmüştür. Vitamin D3 reseptörü ve dopamin arasında bir bağ olduğu düşünülmektedir. Vitamin D dopamin sentezinde enzimin seviyesini yükseltir. Yükseltilmiş Vitamin D’nin de dopamin,norepinefrin ve epinefrinin gibi beynimizin düzgün çalışması ile ilgili vücut kimyasallarının yükselmesine öncülük ettiği düşünülmektedir.
Glutatyon mutasyonu ve veya CBS apregülasyonuna (düşük glutatyon) sahip COMT – ve VDR Bsm/Taq mutasyonlu kişiler için dopamin düzeylerini desteklemek arsenik toksisitesinin zararlı etkilerini azaltmada yardımcıdır. Düşük glutatyon şartlarında arsenik toksisitesinden hücrelerin korunmasında yüksek dopamin düzeylerinin faydası vardır.
Hayvanlarda kronik arsenik yüküne bağlı olarak dopamin düzeyleri düşmektedir. Bundan dolayı (düşük glutatyonla birlikte) düşük dopamin düzeyleri içinden çıkılmaz bir durum yaratır.
VDR nin (vitamin D reseptörü) işaretleyicisi Fok+ +(mutasyonu) potansiyel kan/şeker düzensizlikleri ile ilişkilidir.
Vitamin D düzeyleri çeşitli nörolojik durumlarla yakından bağlıdır.
Kuşkusuz beyin fonksiyonlarını etkileyen yegane sorun VDR-Fok mutasyonları değildir. Otizm nedenleri arasında gösterilen vitamin eksikliğinin yanı sıra Nörotransmitter seviyelerini ve dengelerini etkileyen pek çok metabolik süreç vardır. MAO geni mutasyonları, aminoasit seviyeleri ,vücutta kronik bakteriyel kolonizasyonu vb.leri de sorumlu.
Ancak vücudumuzun kusursuz çalışabilmesi için Vitamin D seviyelerimizi optimum seviyede tutmak da ciddi yararlar olduğu onca bilgiden sonra aşikar.
Vitamin-D nin Faydaları:
Tip2 diyabet, kalp hastalıkları, osteoporoz, meme kanseri, kolon ve yumurtalık kanserinden korur. Kemik ve dişlerin sağlığını korur.
hücrelerinizin aktivitelerini ve büyümelerini düzenler. Enflomasyonu azaltır.
Bağışıklık sistemini destekler. Beyin fonksiyonlarında görev alan nörotransmitterlerin regüle edilmesinde de yer alır.Vitamin-D yönünden daha
iyi beslenme gerektiren durumlar:
Kemik ağrıları ve yumuşak kemikler
VDR Taq geninde mutasyon bulunması
Davranış problemleri ve depresyon.
Sık sık kemik kırıkları olması
Kemik deformasyonları veya çocukta gelişim geriliği
Coğrafi nedenlerden yada giyim alışkanlıklarından kaynaklanan güneş ışığını yeterince alamama
Hamilelikte Vitamin D eksikliği ile çocukta Otizm gelişme riski arasında bağ olduğuna dair yeni kanıtlar bulundu.
Çalışmanın sonuçları bilimsel hakemli bir endokrin dergisinde yayınlandı.Çalışmaya göre;hamilelik esnasında Annenin vücudunda Vitamin OHD3 denilen vitamin D seviyesindeki düşüklük bebekte ciddi beyin gelişim problemleri ve otizm, şizofreni gibi sorunların oluşmasına zemin hazırlayabiliyor. Bu da Otizm nedenleri arasında sayılması için oldukça mantıklı görünüyor.
Bloğumuzu takip eden okurlar daha önce Vitamin D ile ilgili yazımızda da benzer çalışma sonuçlarından bahsettiğimizi hatırlarlar.
Daha geniş bilgi için:
Otizm ve kanser görünüşte iki ilgisiz durum gibi görünmekle birlikte araştırmacılar beklenmedik şaşırtıcı bir keşifte bulundular.
Her ne kadar beklenmedik desek de otizmlilerin genetik mutasyonları göz önünde tutulduğunda çok beklenmedik bir durum değil bana kalırsa. Zira biz biliyoruz ki bir çok bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre; VDR ( vitamin D reseptör geni) mutasyonları otizmlilerde ve kanser vakalarında oldukça yaygın. Özellikle otizmli çocuklarda Vitamin D üretimi ile alakalı genlerde mutasyon %93 gibi yüksek bir oran taşımakta…
Bilim adamlarının son keşfine göre; bazı otizmli bireylerin beyinle ilgili sorunlara da zemin hazırladığı düşünülen mutasyona uğramış genlerinin kanser veya tümöre de neden olabilmekte….
Otizmli çocukların %10’unun sahip olduğu PTENT geni mutasyonu beyin dahil, göğüs, kolon, böbrek, tiroid ve daha bir çok organ kanserine yatkınlığa da sebebiyet vermekte. Ayrıca bu genetik mutasyona sahip çocukların yarısının, bahsi geçen kanser ve tümoral hastalıklara sahip oldukları da tesbit edilmiş durumda.
“Otizmde rastlanılan bu oran genel nüfus popülasyonuna göre oldukça yüksektir “ diyerek bu ürkütücü tabloya dikkat çeken ” Washington Üniversitesi’nde genom bilimi profesörü Evan Eichler sözlerine şöyle devam etmektedir;
“ Kanser, epilepsi ya da benzer hastalıklarla ilgili mutasyona uğramış bu genler her zaman herkeste bu tür hastalıklara sebep olmasa da elde edilen bulgular otizm için klinik bir tedavi geliştirmenin yolunu açmaktadır. Bu buluş bu açıdan ilgi çekicidir.”
Dr. Richard Ewing “Bizim ve otizmlilerin geri kalanı arasında büyük bir fark var ve şükür ki Tanrı genetik kodlama ile bu farklılıkları anlamamıza zemin hazırlamıştır. İyi ki genetik bilimi var. “ diyor.
Fakat Steven McCarroll gibi bazı araştırmacılar da buluşun çok ümit verici olduğu konusunda hem fikir değil. Dil ve davranış bozukluklarını izah etmeye yetmediğini düşünmekteler.
Ancak pek çok bilim adamı çalışmaların önemli olduğunu; bu mutasyonların otizmlilerin beyinlerindeki nöronlarda düzensiz hücre büyümesine de neden olabileceği görüşündeler.
Kaliforniya, San Diego Üniversitesi’nde Nöropsikiyatrik Hastalıkların Moleküler Genomik Merkezi başkanı Jonathan Sebat;
“ kanser ve otizm arasında paralellikler oldukça esrarengiz. Tümü çözülmüş değil. Sadece bir nebze çözmüş durumdayız ” diyor.
Cleveland Clinic’den genetikçi Dr Charis Eng;
ilk olarak PTEN mutasyonlu annelerin çocuklarında otizmin görülme sıklığını fark ettiğini ve çok şaşırdığını ifade ediyor. “ Aynı zamanda şaşırarak gördüm ki; otizmlilerde bazı tip kanserlere (yumrulu skleroz, böbrek ve beyin kanseri gibi) rastlanma oranı daha yüksekti. Özellikle tüberosklerozis hastalarının yarısında otizm vardı.
PTEN ve yumrulu skleroz genler aynı olmamasına rağmen, PTEN genlerinin veya yumrulu skleroz genlerinin devre dışı bırakılması freni serbest bırakır. Bunun bir sonucu Kanser ya da tümörler olmakta.. Bu şekilde otizmde beyin ve sinir liflerinin anormal kablolama yapmasına da neden olabilir.” diyor.
Boston Çocuk Hastanesi Dr Mustafa Şahin, tüberoskleroz gen mutasyonlarının neden olduğu tümörleri tedavi etmek için kullanılan ilaçların mutasyona uğramış aynı genlere sahip otizmli kişileri de tedavi edebilir mi diye test etmeye karar vermiş. Yapılan fare deneyleri ile görülmüş ki genler silindiğinde hayvanların beyinlerinde sinir lifleri çılgınca büyümüş ve farelerde otizmi anımsatan olağan dışı davranışlar başlamış.
Şimdilerde Dr Şahin tüberoskleroz gen mutasyonlu otistik çocuklara, zihinsel yeteneklerini geliştirmek için everolimus benzeri bir ilaç veriyor. Bu deneysel çalışma için ailelerden yasal izinler alınmış ve sonuçların Aralık 2014 yılında tamamlanması ve açıklanması planlanmaktaymış.
Bunca bilgiyi neden paylaştım derseniz; otizm nedenleri ve tedavisine ilişkin pek çok varsayım var.
Bunları sınıflamak imkansız gibi görünse de tek ortak noktaları olduğu da aşikar;
Hangi gende mutasyon olursa olsun, sonuçta kanser de otizm de teknolojinin ve çevre kirliliğinin arttığı yıllarda artış gösterdi. Bu da toksik çevresel faktörlerden olabildiğince uzak durmamızı, mümkünse çocuklarımızı bunlardan korumamızı gerektiriyor.
Bilgili bir doktor yardımı ile çocuğumuzu zorlamadan vücudun doğal detoks mekanizmasını harekete geçiren yöntemlerin evlatlarımıza katkısı olcağı kanaatini taşıyorum. Kendimizi kanserden korumak adına nasıl detoksa yöneliyor, yiyip içtiklerimizi daha sağlıklı ve organik olanlardan seçmeye çalışıyorsak, çocuklarımızı da koruma altına almalıyız.
En azından şimdilik gidişat onu gösteriyor….
GcMAF Nedir ve Vitamin D ilişkisi ?
Vücudumuzda zararlı patojenlerle savaşmak için Gc proteinleri bulunmaktadır. Bu proteinler zararlı virüs vb. yabancı istilacılarla savaşabilmemiz için büyük yiyici diye adlandırılan Makrofajları üretirler. Dolayısıyle Makrofajlar bizim ilk savunma hattımızdırlar.
Virüsler Nagalase adlı bir enzim salgılayarak Makrofaj yapmakla görevli GcProteinine saldırırlar. Onları yok edip çoğalırlar ve bu yolla bağışıklık sistemimizi de baskılarlar.
GcMAF tedavisi viral yükü azaltmak üzerine1993 yılında Dr Nobuto Yamamoto ve diğer bazı araştırmacılar tarafından İşte tam da bu nedenle geliştirilmiştir.
Aslında Yamamoto ve arkadaşları kanserin çeşitli formlarını tedavi etmek için GcMAF kullanımına odaklanmışlardır. Çalışmalar da göstermiştir ki makrofajlar Epstein-Barr (EBV) ve herpes tipi virüsler de dahil olmak üzere birçok virüs ve bakteri ile mücadele edebiliyor. Hatta bazı kanser tiplerinde ciddi yararlar sağlayabiliyorlar.
Yeni araştırmalar, otizm ve virüsler arasında bir bağlantı olduğunu kanıtlıyor.
Günümüzde Otistik Çocukların % 80 den fazlasında belirgin yüksek viral yük olduğu kanıtlanmıştır.
Otizm spektrumundaki çocukların klinik tedavisinde son 15 yıl içindeki en önemli gelişmelerden birinin GcMAF olduğunu kabul eden bilim adamları mevcuttur.
Nagalase için yaklaşık 400 otizmli çocuk değerlendirilmiştir. Değerlendirilen otistik çocukların yaklaşık % 80 inde Nagalase enziminin anlamlı olarak yüksek olduğu gözlenmiş ve Nagalase’nin düşürülmesi ile semptomların iyileşmesi arasında korelasyon olduğu tesbit edilmiştir. (not: otizmli oğluma da bu testi yaptırdım ve sonuç yüksek pozitif çıktı. Tedavisinde de ciddi yarar gördük.)
Nagalase seviyelerindeki mütevazı artışlar bile otizm spektrumu içindeki çocuklar için zararlı görünmektedir. Çünkü nagalase D vitamini bağlayıcı proteini bozarak veya kalsiyum kanal düzensizliği yoluyla çocukta otizmin pek çok metobolik sorununa davetiye çıkartmakta ve davranışları da etkilemektedir. Bilindiği üzere D vitamini ve Dopamin sentezi arasında da ilişki bulunmaktadır.
Daha ayrıntılı bilgiye linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.http://www.otizmdunyasi.com/otizmhomeopati.html
Gc MAF’ı en iyi anlatan 2 dakikalık video
Öteden beri, D vitamini eksikliğinin otizm nedenleri arasında olduğu yönünde pek çok görüş bulunmaktaydı. Ancak yapılan son çalışmayla, D vitamini ile Serotonin hormonu arasındaki nedensel bağın kanıtlarına ulaşılmış görünüyor.
Çalışmada; D vitamini, triptofan ve Omega – 3 yağ asitleri gibi diyetsel müdahalelerle yan etkisiz bir şekilde beyinin serotonin konsantrasyonlarını artırmak ve Otizmle ile ilişkili bazı belirtileri hafifletmeye yardımcı olmak mümkün denilmekte.
Dr Patrick ve Dr Ames, otizm ile ilgili sosyal davranışları etkileyen, serotonin, oksitosin ve vazopressin gibi üç beyin hormonunun D vitamini hormonu tarafından aktive edildiğini göstermiş bulunuyorlar. Ayrıca, D vitamini ve triptofan takviyesi ile Otizmin bazı semptomlarını iyileştirmeye yardımcı olmanın, pratik ve ekonomik bir çözüm olacağını da düşünüyorlar.
Oakland Çocuk Hastanesi Araştırma Enstitüsü’nden ( CHORI ) Rhonda Patrick ve Bruce Ames’in ortak çalışması; bize D vitamininin, Otizm Spektrum Bozukluğu ile ilişkili sosyal davranış problemleri üzerinde etkisi olabileceğini göstermeyi başardı.
Daha önceleri de anormal sosyal davranışlar ile karakterize olan Otizmin, beyinde düşük seviyelerde serotonin ve düşük vitamin D düzeyleri ile bağlantılı olduğuna inanılmaktaydı. Ancak bu mekanizma şimdiye kadar çok net ortaya konulamamıştı.
Dr Patrick ve Dr Ames, bu çalışmayla, vitamin D hormonunun beyinde, serotonin için önemli bir amino asit olan triptofanı dönüştüren triptofan hidroksilaz 2 ( TPH2 ) enzimi yapan geni aktif hale getirdiğini gösterdiler.
Ayrıca, yeterli D vitamini düzeylerinin beyinin yapısını, kablolanmasını şekillendiren ve bir nörotransmiter olarak hareket eden serotoninin, yeterli üretilmesini sağlamanın yanı sıra triptofan hidroksilaz 1 ( TPH1 ) enzimi yapan genin, vitamin D seviyelerinin düşüklüğünde baskılandığına ve serotonin üretimini durdurarak bağırsak ve diğer dokularda inflamasyonu artırdığına ilişkin kanıtları ortaya koydular.
Bu mekanizmanın otizm nedenleri ile ilişkisi bilinmekle beraber daha önce tam olarak anlaşılmış değildi.
“ Otizmli çocukların serotonin seviyelerine ilişkin bilinen anomaliler üzerinden düşünüldüğünde:
1 ) Otizmli çocukların serotonin seviyelerinin beyinde düşük ve kanda yüksek düzeyde olması,
2 ) Otizmin erkeklerde, kızlara göre çok daha yüksek oranda görülmesi düşünülünce: Benzer bir steroid hormon olan östrojenin, kızların beyinlerinde serotonin düzeylerini artırıyor olabilme ihtimali,
3 ) Geçtiğimiz yıl ortaya konan, Otizmli çocukların annelerinde fetal beyin otoimmün antikorlarının varlığı ile ilişkili düşününce: D vitamini TPH1’in bastırılması yoluyla düzenleyici T-hücrelerinin üretimini düzenleyerek, otizmi önleme ve büyük olasılıkla da tedavi etmenin mümkün olabileceğini gösteriyor “ diyorlar.
Uzmanlar, yeterli D vitamini seviyelerinin 30 ng / ml ‘nin üzerinde olmalı demekteler ve son Ulusal Sağlık Raporuna göre; ABD nüfusunun % 70’ten daha fazlasında bu gereksinimi karşılamak için yeterli D vitamini seviyeleri bulunmamaktadır.
Yine ABD’deki yetersiz D vitamini seviyeleri ile otizm oranlarındaki artışın eşzamanlı olması da dikkat çekici ayrı bir unsur olarak göze çarpmakta. Ülkemizde de Vitamin D üretimi ile ilişkili genlerde mutasyona sık rastlanılması sebebiyle aynı sorunla baş başa gibi görünmekteyiz.
Dr Patrick ve Dr Ames, yeterli vitamin D seviyelerini sağlamak, triptofan ve omega 3 yağ asiti takviyesi ile beyinde yeterli serotonin konsantrasyonuna ulaşmanın Otizmin semptomlarını hafifletmede ulaşılacak en ucuz yöntem olacağını bildirmenin yanı sıra, hamilelik öncesi ve sonrasında D vitamini seviyelerinin ölçülmesinin standart bir prosedür haline getirilmesinin önleyici bir unsur olarak önemli olduğuna da vurgu yapıyorlar.
Sevgi dolu sağlıklı günler…
Serpilgül Vural
İlgili makalelerimi aşağıdaki numaraları tıklayarak okuyabilirsiniz.
http://ekemis.com/son-calismaya-gore-vitamin-d-dusuklugu-beyin-hasari-yapiyor/
http://ekemis.com/bagisiklik-ve-akil-sagligi-icin-d-vitamini/
http://ekemis.com/vitamin-d-eksikligi-ile-cocukta-otizm-gelisme-riski-arasinda-bag-varmis/
http://ekemis.com/kanser-ve-otizm-arasinda-sasirtici-baglanti/
http://ekemis.com/otizm-gcmaf-kanser
Kaynak:
R. P. Patrick, B. N. Ames. Vitamin D hormone regulates serotonin synthesis. Part 1: relevance for autism. The FASEB Journal, 2014; DOI: 10.1096/fj.13-246546
Serpilgül Vural Kınacı
Lütfen link verip kaynak belirtmeden paylaşmayınız.